Posts Tagged ‘sebze’

Sebze Çorbası


İstanbulda tam bahar havasına kendimizi iyice alıştırmışken kış ani bir dönüşle yüzünü bize hatırlattı yeniden. Yağmur, soğuk hava ve rüzgar sanki hiç bahar gelmemişçesine davranıyordu. Bu havada canımız çorba istedi hemen. Dolapta haftasonu hazırladığım tavuk suyu da vardı. Tavuk deyince hepimiz irkiliyoruz artık. Sertifikalara da ne kadar güvenebileceğimizi bilmediğim halde yine de organik tavuk almaya çalışıyorum. Tavuk suyuna çorbanın yerini pek fazla şey tutamıyor doğrusu. Canım ne klasik şehriye çorbası ne de hep yaptığım blenderden geçirilmiş bir sebze çorbası istedi. Dolaptaki sebzeleri, önceden haşlamış olduğum kuru fasulyeleri kullanacağım taneli bir çorba yapayım dedim. Biraz İtalyanların minestronesine benzer bişey oldu sonuçta. İtalyada orjinal versiyonunu yemedim ama İstanbulda yediklerimden daha lezzetli olduğu kesin. Neler koydum içine sayayım;

– 1 büyük kuru soğan

– 3 diş sarımsak

– 1 küçük baş kereviz

– 1 kırmızı biber (salçalık biber dediğimiz)

– 1 ufak kabak

– 1 ufak patates

– 1 su bardağı haşlanmış kuru fasulye

– 1 yemek kaşığı domates püresi

– bir kaç kaşık zeytinyağı

– 1 defne, tuz, taze çekilmiş karabiber

– evde hazırlanmış tavuk suyu ve normal su (toplam 1 litre kadar)

– 1/4 bardak ufak erişte veya makarna

– 50 gr sert kolay erimeyen peynir

– taze fesleğen yaprakları

Nasıl yaptım;

Öncelikle bütün sebzeleri tavla zarı büyüklüğünde doğradım. Tencereye zeytinyağını koydum, soğanları ilave ettim. Hafifçe soğanlar piştikten sonra sarımsakları ilave ettim. Ardından sırasıyla bir kaç dakika aralıklarla kırmızı biberleri, kerevizleri, kabakları ve patetesleri ekledim ve soteledim. Sebzeler sotelendikten sonra domates püresini ekledim. Biraz piştikten sonra tavuk suyunu ve suyu koydum. Tuzunu, karabiberini ve defneyi ilave edip kaynamaya bıraktım. Haşlanmış kuru fasulyeler de eklendikten sonra bir süre birlikte piştiler. En son bir tutam erişteyi ilave edip 10 dk daha kısık ateşte kaynatıp altını kapattım. Servis yaparken domates çorbasında yaptığımız gibi peynir eklemek istedim. Evde bulunan tuzlu ve kolay erimeyen manyas peynirini tavla zarı boyutunda kestim ve çorbanın üstüne koydum. Son dokunuş olarak da fesleğen yaprakları ekledim. Yanında sarımsaklı ekmek de çok uyumlu oldu kendi adıma söylersem. Çorbayı içerken yumuşamış ama erimemiş peynir parçaları ağıza hoş bir tat verdi. Kıbrısta da sanırım hellim peyniri kızartılarak çorbalara ilave ediliyor. Bu da farklı bir alternatif, aklınızda bulunsun.

Tavuk ve kemik suyu hazırlamak konusunda ayrı bir yazı hazırlamak istiyorum aslında. Mutfakta boş bir zamanımızda hazırlayıp buzluğa kaldırabileceğimiz lezzetli et ve sebze suları yemeklerimizin tadına tad katıyor. Kısaca burada kullandığım tavuk suyundan bahsedersem; temel lezzet verici sebzeler olan soğan, kereviz sapları, havuç, maydanoz sapları, defne, karabiber taneleri ve bir diş sarımsak kullandım tavukla parçalarıyla beraber. Üzerine eklediğim suya tuz da ilave edip önce hızlı ateşte kaynayana kadar bekleyip üzerinde biriken köpükleri aldım. Sonra son derece kısık ateşte bir saat kadar pişirdim. Aslında bu süreyi daha da uzun tutmak mümkün. Böylece daha konsantre bir lezzet elde etmek mümkün bulyonlar yerine kullanılabilecek.  Soğuduktan sonra süzüp bir kaç ayrı kaba doldurup buzdolabına koydum. İyice soğuduğunda üzerinde donmuş olan yağını alıp attım ve buzluğa kaldırdım ihtiyaç olduğunda kullanmak üzere. Fakat buzluğa kaldırmayacaksanız üzerindeki yağı almayın diyor uzmanlar. Beklerken bozulmaktan koruyucu bir tabaka görevi görüyormuş. Kullanacağınız zaman bu tabakayı sıyırıp atabilirsiniz. Tavuk yada et suyu hazırlamanın yollarından sadece bir şekli bu anlattığım. Daha farklı uygulamalar da var elbette. Ve tabiki hepinizin yıllardır bildiği uyguladığı bişey yeni değil ama ne olur ne olmaz belki ihtiyacı olan biri vardır diye anlatmak istedim:)

Kolay Sufle Börek


Tabi hakiki sufleyle aklakası yok elbette ama piştiği kap ve görüntüsü nedeniyle bu ismi verdim böreğe. Çok kolay hazırlanan, lezzetli bir börek . Hele evde kalmış, sertleşmiş yufkalarınız varsa birebir  bu tarif.  Hemen bekletmeden servis yapılırsa içi puf puf, dışı çıtır çıtır. Yapılışı da son derece pratik.

Malzemeler:

Sosu için;

– 3 adet yufka

– 3 yumurta

– 1/2 lt süt

– 75 gr tereyağı

– 75 ml zeytinyağı (3/4 çay bardağı)

İçi için;

– 150 gr beyaz peynir

– 50 gr taze kaşar

– 50 gr manyas peyniri (veya izmir tulumu)

– dereotu + maydanoz

– 4 sap taze soğan

– galeta unu

Üç adet yufka küçük parçalara ayrılır, derin bir kaseye konur. Üç yumurta iyice çırpılır, yavaş yavaş süt ilave edilir. Sütlü yumurta karışımı yufkaların üstüne dökülüp harmanlanır. Kabın üstü kapatılıp en az bir saat beklemeye alınır. Sabahtan ıslatıp buzdolabında yapacağınız zamana kadar da bekletebilirsiniz. Yufkalar sosu iyice emmiş olur. Diğer tarafta peynirler rendelenir. (Ben elimde olan peynirleri kullandım, lezzet olarak da uyumlu oldular. Siz hangi peynirleri seviyorsanız onları kullanın) Dereotu, maydanoz ve soğanlar ayıklanıp ince ince kıyılır. Tereyağı eritilir. Kullanılacak fırın kabı yağlanır ve içi galeta unu ile kaplanır. İyice yumuşamış yufkalara erimiş tereyağı, zeytinyağı, peynirler ve kıyılmış otlar eklenir. Homojen hale gelene kadar karıştırılır, fırın kabınına dökülür. En üste galeta unu serpilir. Önceden ısıtılmış 200 derece fırında 40 dk  üzeri kızarana kadar pişirilir. İster keserek ister bir servis kaşığıyla parçalayarak servis yapabilirsiniz.

Afiyet olsun!

Annemin enginarı


Bu sıralar nerede hoşuma giden enginar bulsam hemen alıyorum. Bunlara da Erenköyde bir seyyar satıcıda rastladım. Son derece taze, küçük, bebek enginardı. Resmi yakından çekmiş olduğum için küçüklükleri belli olmuyor pek ama öyleydiler. O kadar hoşuma gittiler ki hatta bir kavanoza çiçek gibi koydum, bir gün mutfakta durdular.

Daha önce yazdığım enginarlı sulu köfte tarifinde bahsettiğim annemin tarzında zeytinyağlı enginar yemeği yapmaya karar verdim bu güzellikleri.

Enginarlardan önce diğer malzemeleri hazırladım bekleyip kararmasınlar diye. Bir soğanı ve bir diş sarımsağı çok ince küçük, küçük doğradım. Bir havucu ve iki patatesi temizleyip iri küpler halinde doğradım. 4 sap taze soğanı ayıklayıp 2 cm uzunluğunda doğradım. 1/4 demet dereotunu yıkayıp hazırladım. En son enginarların dıştaki sert yapraklarını ayıkladım. Sapından 3 cm kalacak şekilde kestim. Tepesinden de uç kısımlarını kestim. Ayıkladığım her enginarı limonla oyup, limonlu suya koydum.

Bol sızma zeytinyağı koyduğum tencereye soğanları ve sarımsağı aldım pişirmeye başladım. Bir limonun kabuğundan rendeledim, tuzunu ilave ettim. Soğanlar yumuşayıp hafifçe renk aldığında havuçları ekledim. Biraz sonra da patatesleri. Hafifçe sotelendikten sonra sıcak suyunu koydum. Diğer yanda bir çorba kaşığı unu yarım limon suyu ve birazıcık daha soğuk su ile erittim, bir tatlı kaşığı şeker ekledim. Kaynamakta olan yemeğe ilave ettim, karıştırarak yedirdim. Böylece yemeğin hoş bir sarılıkta ve kıvamda sosu oluştu. Şimdi suda beklemekte olan enginarları herbirini dörde bölerek tencereye ekleyebiliriz. Bundan sonra bir 15 dk kadar pişti. Enginarları kontrol ederek pişme derecesini ayarlayabiliriz. Pişmesine yakın hazırladığım taze soğanları ve dereotunu ilave ettim. Yemeğin içine eklediğim dereotunu kıymadım. Her tarafına dağılmadan sadece aromasını versin istedim. Ateşi kapatıp dinlenmeye bıraktım. Servis yaparken taze dereotlarıyla süsledim. Daha önce bahsettiğim gibi bizde bu yemek soğuk zeytinyağlı olarak değil ılık ılık yeniyor.  Biraz dinlendikten sonra servis yaptım. Umarım siz de hoşlanırsınız.

Pazar günü menüsü


 

Sadece yılın belli zamanlarında bulunan sebzeleri dört gözle beklerim. Pek çok sebze artık dört mevsim bulunabiliyor ama mevsiminde tadı bir başka oluyor. Hele taze bakla sadece bir kaç ayla sınırlı bir sebze. Bahar gelince zeytinyağlı bakla bizim evde dört gözle beklenir. Biz büyükler zaten çok seviyoruz ama Emre bile seviyor dört gözle beklemese de:) Zaten bamya seven kaç çocuk vardır ki:))))

Pazardan alamadım ama markette oldukça taze gelmiş baklayı görünce hemen aldım ve pişirdim. Yanında sarımsaklı yoğurtla bizimkiler keyifle yediler. Tarif çok klasik, hafif unlu su, bol zeytinyağı, soğan ve dereotu ile çiğden dediğimiz usulde hepsini bir kerede tencereye koyup üstü hava almayacak sekilde kapatıp (ben düdüklüde pişirdim) baklalar yumuşayana kadar pişirmek. Benim için zeytinyağlı baklanın en önemli kısmı içine şeker koymayı unutmamaktır. Bazı kişiler zeytinyağlılarda şekeri sevmiyorlar ama dozunda şeker bence lezzetini arttırıyor. Usta bir aşçı zeytinyağlılarda tuz şeker oranı bire iki demişti.  Gerçi bu dozu öğrenmek de zamanımı aldı. Hiç unutmam ilk evlendiğim zamanlarda bir zeytinyağlı yeşil fasulye pişirmiştim de Haldun fasulye reçeli olmuş demişti:)) Gerçi onunki de mübalağaydı ama yine de demekki fazla kaçmıştı:))

Pazar gününün menüsü:

* Izgara Köfte

* Karışık yeşil salata

* Zeytinyağlı bakla

Afiyet olsun